Aynı Böyle

Çayını aldı, geldi, sandalyesini camın kenarına çekti hava yaz olmasına rağmen kasvetliydi. Yağmur yağdı yağacak, bulutlar en siyahlarını toplamış gelmişti. Çay bardağını camın kenarına bıraktı, yüzünü cama dayayıp yukarı gökyüzüne baktı. İlk almayı görür müydü? Diye baktığını kendi de fark etti şaşırdı.

Hava içini de karartıyordu kadının. “Ne sıkıntılı bir hava ?” dışarıdan duyulacak bir sesle kendisiyle konuştu. Çayından bir yudum aldı. Dışarı bakarken geldi gürültü. İçi ürperdi, sonra gök gürültüsü olduğunu anladı. Gülümsedi. Hem silahı görmemişti öncesinde. Çehov derdi ya eğer birinci perde de bir silah gösterilirse seyirci üçüncü perde de o silahın patlayacağını bilir. Bu cümle yıllar öncesine götürdü onu. Hem de o kadar uzun yıllar öncesine.

Yağmur

Eller kolları çantalarla dolu yağmur başlayacak yine o zamanda taksi bulmaya çalışıyor, trafik sıkışık taksiler önceden kapışılmış, yok. Adamı görmüştü, kalabalığın içinde bir dolu taksiye doğru hamle yaparken boşalacak diye. Adam oradaydı yanında bir kadın, güzel bir kadın. ”Güzel kadındı” diye düşündü “Bu günde güzel olduğu tartışılmaz”. Adam elinden tutmuştu kadının, evet elinden tutuyordu, gözlerine bakıyordu, yürüyorlardı adam gözlerine bakıyordu kadının ve gülümsüyordu. Çok yakından geçtiler. Görmese adamın soluğunu duyduğunda tanırdı ve duyacak kadar yakınından geçtiler. Elindekileri bırakacak bir yerler aradı bulamadı. Yağmur da başladı, ıslandı ağladı, ıslandı.

Şimdi de yağmur başladı. Cama nasılda vuruyor. Böyle bir yağmurdu o günde. Eve gidememişti. Bir arkadaşına gitti, bir çay eşliğinde anlattı, ağladı, ağladı anlattı. Arkadaşı demişti “Bırak bu herifi”. Adam için “herif” demişti. Çehov’un lafını ondan o gün duymuştu. “Gitmez bu ilişki, hiç yüzleme bildiğini bilmesin. Başka bir şey uydur, bir şeyler nasılsa bulursun, var biliyorum, bitir çok uğraşmadan bitir gitsin, bu yara derinleşir kanar, çok kanar yıkar duruşunu belini büker. Bırak bu herifi yoluna gitsin”.

Gitmişti ayına kalmadan bitip gitmişti. Yağmur nasıl da yağıyordu. Söylenecek o kadar şey vardı, anlatılacak, sorulacak onca şey vardı. Sormadı. Yıllar geçip tekrar görüştüğünde de sormadı öyle kaldı. İçinden gelmedi sormak yarayı göstermek hani izi bile derindi ama. Olmadı. Başlasın da istemedi yeniden. Nasılsın? Soğuktu o yüzden, kırıklığı anlamadığı kırıklığın devam ettiğini düşündü adamda. Çayından bir yudum aldı, bir gök gürültüsü yine. Patlamıştı silah üçüncü perde açılmadan daha.

Yorum Bırak

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

code